1 Aralık 2011 Perşembe

Türkel Minibaş'a özlemle...

Cunda'da...
Türkel Minibaş'ı kaybettik. Dün son kez Cunda'ya gittik onunla birlikte. Birbirini ilk kez gören farklı farklı onlarca insan, bu anlamsız, dayatılmış vedayı hazmetmeye çalışıyorduk, hayatımızdaki yerini anlatıyorduk birbirimize. Herkesin Türkel'i başkaydı. Benim Türkel'im hayatıma 1989'da bir otobüs yolculuğunda girdi, kaplumbağamın ölüm haberi üzerine ağlayışımı, pembe bir topaçla dindirerek.. Yirmi yıl boyunca ne zaman ağlasam, hep yanımdaydı...

Benim Türkelim, bana Macarcayı sevdirdi, Fatih'ten Taksime bir otobüs yolculuğunda, Macar edebiyatını iyi bilmenin anlamını öyle bir anlattı ki, "gelecek garantili" diğer seçenekleri bırakıp, Attila Jozsef'in, Radnoti'nin peşinde koşarken buldum kendimi... Son kitabımıza, Miklos Radnoti bölümü yazıyordu. Olmadı... Attila Jozsef kitabına yazdığı "Tutunmak" adlı yazısı çok beğenilmişti. Birgün edebi bir şeyler yazmanın hayalini kuruyordu. Zamansızlıktan yakınıyordu... Olmadı işte. Hayat yine bildiğini okudu, gözümüzün yaşına bakmadı... Nasıl alışılır bilmiyorum.. Benim yine annem öldü.. Ondan aldığım hayat dersleri, onsuzlukla baş etmeme yetecek mi zaman gösterecek...


Türkel Minibaş, hep tutunmayı ve savaşmayı öğütlerdi. Çalışmak acıyı alır derdi... Alır mı bilmiyorum

Evrenle Ölç Kendini adlı Attila Jozsef kitabımıza yazdığı yazıdan bir bölümle, tatile uğurlayalım onu. Sri Lanka'ya, Çin'e.. Birgün çıkıp geliverecekmiş gibi
***
"...
tutunmak!
Hüzne... Postalların acımasızlığına...
aşkın yalnızlığına rağmen tutunmak...
(Attila Jozsef)

Yoksulluk, açlık ve savaş insanları yurtlarından savurup sürüklerken tutunmaya çalışmak... Para, iktidar, şöhret demeden direnmek kolay mı? Hele hele kişi, yazgıyı düzeltecek kadar vakit bulamamış da kaybedenler listesinden yaşama ayak basmışsa! Çin atasözünün "fırtına bir kez çıkmaya görsün, çıktı mı dört bir yandan sarar" dediği gibi, onlar için yaşam sürekli kasırgadır... Attila Jozsef böyle bir kasırgaya doğdu... Tüm çağdaşları gibi çocuk yaşta savaşla yüzleşmiş, karşı devrimcilerin kanlı eylemlerine tanık olmuş, yaşamın kırılma noktaları, çağın kırılma noktalarıyla kesişince tutunmaktan vazgeçmişti... Onunki, bir çok çağdaşı gibi, kapitalizmin ilk paylaşımında başlayıp ikinci paylaşımına yetişemeyen topu topu 32 yıllık bir tutunma öyküsüydü.. Altmış sekiz yıl sonra, bizi onunla buluşturan da bu öykü zaten. Bu, dünyanın yeniden paylaşıldığı, hem de robot askerlerle paylaşıldığı, bir dönemde buluşturan öykü"..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder