19 Mart 2012 Pazartesi

SESLİ DEFTER: Murat Ulus: 2 gün caz, Ankara’ya az!


SESLİ DEFTER
Sevgican YAĞCI AKSEL
sevgicanyagci@gmail.com


Murat Ulus Ankara’da müziğin tarihini yazanlardan. Cazcı, basçı. Çok da güzel şarkı söylediğinden lakabı Ankaralı Frank Sinatra! Kendisiyle Ankara’da cazın altın yıllarını, caz müzisyeni olmanın giderek zorlaşan koşullarını konuştuk:

* 1960’larda Deneme Lisesi’nde öğrenciyken müziğe merak salmışsınız, nasıl başladınız gitar çalmaya?
O yıllarda Animals, Rolling Stones, Shadows, Paul Anka derken 1964’te bir İspanyol gitar aldım kendime. Mahallede duvarın üzerine oturup kızları tavlamak için yalan yanlış akorlar basarak çalmaya başladık. O zaman yalnızca radyo vardı, hemen her şeyi Müzik Pınarı’ndan öğrenirdik. Derken 45’likler, uzunçalarlar çıktı, filmler geldi. Shadows’u, Elvis Presley’i izlemeye başladık. Enstrüman filan yok, elektrikli amfi çok az, İspanyol gitara manyetik takardık. Lambalı AGA radyosunun arkasındaki fono çıkışa kablo bağlayıp gitar sesi çıkarmaya çalışırdık.
* Teknik olanakların azlığı, bu işlere verilen emeğe daha ayrı bir değer katmış sanki...
Övünmüyorum o halimizle ama evet çok emek verirdik. O yüzden değerini de biliyorduk. 1969 senesinde Hurşit Yenigün’le birlikte Aristokrat 4 Orkestrası’nı kurduğumuz yılları hatırlıyorum. Beatles’a bakardık, ne giymişlerse aynısını diktirirdik. Amerikan Pazarı’nda Avni ağabeyimizle özel çizme yaptırdık yıllarca. Yeni çıkan parçaları hemen çalmak isterdik. Örneğin “Sevgili Öğretmenim” filminde, Lulu’nun söylediği “To Sir, With Love”ı sinemada teybe kaydedip notalarını çıkarıp çaldığımızda dinleyenler hüngür hüngür ağlamıştı. Yokluklar içinde çok değerliydi sahip olduklarımız ve verdiğimiz emek.
* Kontrbasa ve caza geçişiniz nasıl oldu?
Yıllarca basgitar çaldım. Kontrbası son 25 yıldır çalıyorum. Cazla tanışmam 1970-1971 yılında Metin Gürel orkestrasında oldu. O caz için bir ekoldür. Tuna Ötenel’in de hocasıdır. Birçok ünlü cazcı onun okulunda yetişmiştir. 1975’ten sonra Emin Fındıkoğlu orkestrasıyla Norveç’e gittim. Çok iyi bir orkestraydı. Rahmetli Nükhet Aruca, Neşet Ruacan, Fatih Erkoç, Cankut Özgül’le beraber çalıştık, sonrasında Turan Eteke orkestrasıyla piyanist Aşkın Arsunan, şarkıcı Tayfun’la birlikte İsveç’te çaldık.
* Ankara’nın caz ortamı nasıldı bu dönemlerde?
O dönem Ankara’ya cazı tanıtan Erol Pekcan’dır. Çok iyi müzisyenlerle eski Ankara Oteli’nde 10-15 yıl çalıştılar. Orhan Sezener de Hava Kuvvetleri Bando grubuyla bir caz orkestrası kurup birçok konser verdi.
* O yıllarda cazdan para da kazanılıyormuş demek!
Elbette! 1976’da Murat 124’ümü 30 bin TL’ye ayda 2.140 TL taksitle almıştım. Bir depo benzin 20 TL’ydi. İsveç’ten döndüğümde gecede iki işte çalıp 340 TL alıyordum. Haftanın hemen her günü iş yapardık. Ama 1980 darbesi, her şey gibi müziği de vurdu, uzak durduğum malum müzik türleri doğdu. 1986’dan sonra Tuna Ötenel’le çalışmaya başladım. Cazla ilgili bildiklerim Tuna’dan edindiğim kazanımlardır. O sırada davulu Tamer Sağlam çalıyordu. Vefatından sonra İsviçre’den Melih Çetiner geldi, sonra Sibel Köse eklendi. Sibel ODTÜ’de öğrenciydi. Mimarlar Derneği’nde haftada 4 gün filan çalıyorduk. Ankara’nın ilk caz kulübü açıldığı zaman İsveç’ten tromboncu Elvan Aracı’yı getirmiştik uçakla. Demek ki iyi para kazanıyormuşuz. 1990’lı yıllarda hâlâ İstanbullu müzisyenler Ankara’da çalabiliyordu.
* Şu anda durum nasıl?
Her anlamda cazın en kötü yılları 2000’li yıllar bence. Şu anda özveriyle dışarıdan müzisyen çağıran tek mekân Samm’s Otel Bistro. Her cuma başka bir solistle çalıyoruz. Perşembe geceleri de Ruhi Bey’de piyanoda Janusz Szprot, davulda Cem Aksel, kontrbasta ben ve vokalde Meltem Ege sahne alıyoruz. Gördüğünüz gibi koca Ankara’da sadece 2 gece caz çalınıyor.
* Bu gerilemenin nedeni nedir?
Bu bir kültür politikasının sonucu. Toplumda ne görülmek isteniyorsa ona destek verilir. Şimdiki Altınpark’ın yerinde 1960’larda golf kulübü vardı. Dünyayı takip eden bir nesil vardı. Müzik zevkleri, yaşam zevkleri de ona göreydi. Artık başkentte de yalnızca yeni kültürün yoz müzikleri dinleniyor. TRT’de caz yayınları kaldırılıyor “Ülkede caz dinlenmiyor” diye. El insaf!

* Yayınlamadıkları bir müziğin dinlenmediğini saptamaları ilginç. Bu gidişin değişmesi için kimler elini taşın altına koymalı?
 Devletin caz eğitimine desteği gerekli. Müthiş gençler yetişiyor onlara burs sağlanabilir. Festivaller deseniz yerli müzisyenlere “Sponsorunuz var mı?” diye soruyorlar. Belediyelerden caz müziğine de sahip çıkmalarını rica ediyoruz.

  • Cumhuriyet Ankara 20 Mart 2012



  • Hiç yorum yok:

    Yorum Gönder