8 Mart 2012 Perşembe

SESLİ DEFTER-Burhan Şeşen/ Cumhuriyet Ankara Söyleşileri-Sevgi Can Yağcı Aksel

BURHAN ŞEŞEN: “ANKARA BİR ŞEHİRDEN ÇOK DAHA FAZLASIDIR BENİM İÇİN”…

Gündoğarken, 30 yıllık müzik serüvenimizin vazgeçilmezlerinden. Burhan ve Gökhan Şeşen kardeşlerle yola devam eden grubun insancıl ve duyarlı şarkıları kuşaktan kuşağa ezberimizde. Duyarlılıkları yalnızca müzikle sınırlı değil. Toplumsal sorunlar karşısında da seslerini sık sık duyuyoruz. Burhan Şeşen’le, Ankara’yı, müziği ve oğlu anısına kurduğu Serhan Şeşen Müzik Felsefe ve Yaşama Saygı Derneği’ni konuştuk.

Söze Ankara’dan başlayınca akla ilk gelen çok sevilen şarkınız “Ankara’dan Abim Geldi” Şarkının ve şehrin sizdeki anlamı nedir?

Ankaradan Abim Geldi” söz-müziği İlhan Şeşen’e ait en sevdiğim Gündoğarken şarkılarından biridir. Bizden otobiyografik izler taşır. 70’li yıllarda Ankara-Emek Mahallesi, 65.Sokak’tayız. Babam nam-ı diğer Şeşen Kaptan Etimesgut Özel Filo Komutanı ve arada bir anne-babasını, kardeşini ziyarete İstanbul’a gidiyor. Tabii ki o gelecek diye evde bir bayram havası... Dolmalar, pilavlar, börekler hazırlanıyor. Yıllar sonra böyle bir şarkıyla geçmişi hatırlıyor İlhan Şeşen. Benim için Ankara mahalle, komşuluk, ilk aşk, gece saklambaçları, karda oynanan futbol, iğde kokusu, kırkikindi yağmurları, Cumartesi yarı gün eğitim, Kızılay’a giden eski amerikan dolmuşları, Ulus’a giden Skoda dolmuşlar, EGO (Erken Gelen Oturur derdik) ilk şarkıdır. İyi ki çocukluğumu ve ilk gençliğimi burada yaşamışım. Ankara bir şehirden çok daha fazlasıdır benim için.

Bir dönemin fotoğrafını çektiniz adeta. O yıllardan devam edersek, nasıl karar verdiniz hayatı müzikten kazanmaya?

Başlarda müziği para kazanma aracı olarak görmemiştik. Zaten aramızda müzikle ilgili bir üniversite bitiren de yoktur. Şarkı söylemeyi, birbirimize bestelerimizi çalmayı çok severdik. Sofrada Şeşen Kaptan da olursa, abartmıyorum günün ilk ışıklarına kadar çalar söylerdik. Babam bizi çok desteklemiştir.

Şeşen Kaptan’a dinleyicler olarak ileri görüşlülüğü için teşekkür etmeliyiz. Peki siz kimleri dinlerdiniz o yıllarda?

Şimdi sana biraz garip gelecek belki ama Hakkı Bulut, Orhan Gencebay, Gülden Karaböcek falan dinlerdik. Dinlenebilecek bir tek polis radyosu vardı çünkü. Sonrasında mahallemizdeki Beşir Ağabeyimiz müzik yeteneğimizi görünce bize turuncu renkli bir kaset verdi. Onun bir yüzünde Pink Floyd bir yüzünde (henüz Yusuf İslam olmamış) Cat Stevens vardı. O günden sonra hayatımız değişti diyebilirim. Sonraları Bülent Ortaçgil, Fikret Kızılok, Pink Floyd, Leonard Cohen, Cem Karaca, Quenn vazgeçilmezlerimiz oldu.

O kasetin bunca yıl sonra hatırlanıyor olması bile her şeye kolayca erişebildiğimiz bu dijital çağdakinden ne kadar farklı bir duygu durumu değil mi?

Her şey anormal bir şekilde hızlandı. Tükendi ve tüketildi. Yani çağa bir şekilde uymak lazım ama duyguları ve naifliği kaybetmeden.

-Gündoğarken çağa ayak uydururken savrulmadı. Nasıl başardınız?

Zaman zaman savrulduğumuz da oldu ama biz Gökhan’la Gündoğarken’in çok ama çok farkındayız ve de ömrümüz yettiğince şarkılarımızı Gündoğarken potasında eriteceğiz. Gündoğarken ikimizin toplamından büyük bir şey…

Hayatın bir çok alanında üretiyorsunuz. Bir yandan da oğlunuz Serhan’ın her zaman taze kalan acısıyla baş ediyorsunuz. Onun adına Serhan Şeşen Müzik Felsefe ve Yaşama Saygı Derneği’ni kurdunuz. Niçin?

Geçenlerde de söyledim. Serhan’ı her gün hatırlıyorum ve hatırlatmak istiyorum. Ama acım azalsın diye unutmak da istiyorum. Böyle karışık ve de içinden çıkılmaz bir durum. Bizler Serhan’ı Sayın Timur Selçuk’un dediği gibi ”dokunmadan sevmeyi” öğrendik. Derneği kurmamızdaki en büyük amaç Serhan’ın adını sonsuza kadar yaşatmaktı zira o bunu hepimizden fazla hakediyordu.

Derneğimizde dinletiler, çocuklara ve büyüklere yönelik atölye çalışmaları, seminerler yapıyoruz. Gelirlerle başarılı öğrencilere burs veriyoruz. Serhan adına ilköğretim okullarında “müzik derslikleri” açıyoruz. 27 Şubat’ları “Yaşama Saygı Günü” olarak kutluyoruz.. 27 Şubat’ın, 2013 yılından itibaren Yaşama Saygı Günü olarak kutlanması için TBMM’yi ziyaret edeceğiz. Ayrıca Serhan’ın zamansız ölümünde kusurlu bulunan her iki özel hastanenin dört doktoruna savcılığın açtığı davalar da devam ediyor…

Sevgican YAĞCI AKSEL, Cumhuriyet Ankara 28 Şubat 2012

Fotoğraf: İrem SEVGÖR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder