28 Haziran 2012 Perşembe

SESLİ DEFTER: ÇİĞDEM ERKEN

“Ankara bana müzisyen kimliğimi armağan etti”
Çiğdem Erken, Ankara Devlet Konservatuvarı ve B.Ü. Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesinde eğitim gördü, dersler verdi. Mesleğine İstanbul’da devam ediyor. Uzun yıllardır tiyatro müziği ile ilgilenen piyanist ve besteci, Geçen yıl ilk albümü Kız Kafası’nı çıkardı. Sonrasında “Türkiye’nin kadın ozanı” olarak anılmaya başlayan Çiğdem Erken devam niteliğinde olan 2. albümünü sonbaharda Ada Müzik’ten yayınlamaya hazırlanıyor.  
Kız Kafası’nın başarısını neye bağlıyorsunuz? Bu albümün olmazsa olmazları nelerdi?
Kız Kafası uzun zamandır kafamda tasarladığım bir albümdü. Hayata geçirme aşamasında karşılaştığım zorluklar albüme olumlu anlamda bir katkı sağladı sanki. Şarkılar piştikçe pişti. Hoşuma gitmeyen her türlü kaydı çöpe attım. Yeniden yapmaktan çekinmedim. Yine de eğer bir başarıdan söz ediyorsak, bence o şarkılarımın kalp ve damar sistemine olan yakınlığından olabilir. Hayatı hiç korkmadan dibine kadar yaşamaya meyilli bir insanım. Hayatın diğer alanlarında olduğu gibi aşkta da komut almayı sevmem. Birini çok seversem onun ne hissettiğine çok takılmadan kendi içimde başka bir dünya kurarım. Bütün bu hissettiklerimi çekinmeden yazdım. Herkesin hayatından geçen hikâyeleri ben re minör bir eda ile sundum. Benim için aşk şarkıları ile dolu bir albümün yegâne olmazsa olmazları, hissiyatı ve dramaturjik yapısı sağlam sözleri ve zihinde özgün bir etki yaratabilen tınılarıdır. Realizasyon aşamasında iyi kayıt, iyi müzisyenler olması da çok önemli tabii ki ama benim için önce şarkı gelir.
Albümdeki şarkılar önce sosyal medyada yayınlandı ve binlerce kez dinlendi. Teknoloji müzik sektörünü nasıl dönüştürüyor sizce?
Albüm öncesi sosyal medyada yakaladığım başarı olmasaydı belki akademik yaşantımın çetrefil yolları arasında bu şarkıları yavaş yavaş unutabilir, paylaşma enerjimi yitirebilirdim. Tesadüfen açtığım bir myspace hesabı sayesinde şarkılar büyük talep görmeye ve elden ele yayılmaya başladı. Bende bu kadar yayılacaksa bari iyi kayıtlar yayılsın dedim ve yola çıktım. İnternet bir yandan büyük bir şans hem dinleyenlerin bize, hem de bizlerin onlara ulaşması açısından. Ama öte yandan müzisyenin gerçek yaşam alanı olan sahne performanslarını ve albüm satışlarını olumsuz etkiliyor. Konu sadece maddiyat ile de ilgili değil. Özene bezene hazırladığım o albümü beni dinleyen insanların elinde tutması, kütüphanelerinde bana da bir yer açması beni çok mutlu ediyor. İnternette yüz binlere ulaştım. Ama kanlı canlı durumları hayatın her alanında tercih ederim.
Türkiye’de tiyatro müziğini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu müziklerin de albümlerini dinleyemez miyiz?
Tiyatro benim evim. Orada çok mutluyum ama yokluk içindeyiz sanki. Bugünlerde tiyatronun özellikle devlet eli ile gördüğü baskı yüzünden kendimi dışlanmış ve moralsiz hissediyorum. Çok takdir gördüğümüz söylenemez, para zaten yok bu meslekte. Yine de tiyatro müziği son yıllarda ülkemizde gelişme içinde. Yine de film ya da dizi müziği benzeri bir rant yakalaması kolay değil. Dünyadaki örneklere baktığınız zaman da soundtrack piyasası ve müzikallerin kayıtlarının paylaşıma sunulması arasında büyük bir fark görebilirsiniz.
Sizin böyle bir projeniz var mı?
Kendi adıma önümüzdeki yıllarda tiyatro müziklerimi bir albümde toplama planım var ama paylaşım beklentisi yüksek düzeyde olmayacaktır. Cep telefonunun Kral Lear için yazdığım bir ağıtla çalmasını anlamlı bulacak çok insan olduğunu sanmıyorum. Artık satışların çoğu yüzyılın icadı cep telefonu için sanırım.
Herkes sizi “kadın ozan” olarak nitelendiriyor. Bu tanım edebiyatla sıkı ilişkiyi de akla getiriyor.
Özellikle romantik Türk şiirinden ve Anadolu âşıklarının dilinden çok etkilendiğimi söylemeliyim. Çocuk yaştan beri Ümit Yaşar ile başlayan ve Metin Altıok’a kadar uzanan şiir okuma alışkanlığım en azından kendi yazdıklarımı anlamlandırabilmem adına bana çok şey kattı. Ayrıca Shakespeare’in şiirsel anlatımları ve Brecht’in korkusuz ve bir o kadar gerçekçi dili, müzik cephesinden ise Bach, Schumann, Chopin ve Brahms’ın yaklaşımları çok önemlidir hayatımda. Bu “Kadın Ozan” nitelendirmesi de hayatımda aldığım en büyük iltifattır bu arada. Şarkılarımla ozanlara selam çakıyorum.
Son olarak size “Çiğdem Erken’in Ankarası”nı sorsam?
Ankara bana müzisyen kimliğimi armağan etti. Orada unutulmaz öğrencilik anılarım, ilk gençliğim var. Tiyatroya orada başladım. Ustam Yücel Erten ile Ankara’da tanıştım. Hayat orada başladı bir nevi. Ben Ankara’ya İstanbul’dan değil 40 yaşımdan bakıyorum. Yeri gönlümde her daim baki kalacaktır.


Çiğdem Erken'den Laleler....

Cumhuriyet Ankara, 28 Haziran 2012 (oynanmış versiyon)