Bülent Ortaçgil müzikte 40 yılı geride bıraktı. Bu süre boyunca Türkiye’nin
tarihi belki de defalarca baştan yazıldı. Ortaçgil tarihimize yalnızca
tanıklık etmedi; müziğiyle orada kendisine kalıcı bir yer de açtı.
Bülent Ortaçgil’le müzikten siyasete yaşam serüvenini ve bu serüvenin sahne arkası olarak da 89 yaşındaki Cumhuriyetimizi konuştuk.
Rotanız “denize doğru” ama biz hareket durağından, Ankara’dan başlasak?Ankara benim için belli bir yaşa kadar son derece önemli. Orada doğdum, ilkokul 3’e kadar Anafartalar İlkokulu’nda okudum. Çocukluğum Ulus’ta geçti. Üç katlı kâgir bir evde. O evdeki “tahtaboş”
daha sonra Değirmenler'de kullanılmıştır. Dedem suyun öte tarafından
gelmedir. Sanıyorum Balkan Savaşı sırasında yer değiştirme ile gelmiş ve
bu ev tahsis edilmiş. Üst katta anneannemle dedem, orta katta biz, alt
katta akrabalar, taşlıktaki müştemilatta dedemin kız kardeşi otururdu.
Anlaşılan bir arada yaşamak aileyi koruma mekanizmasıydı.
Nasıl ayrıldınız Ankara’dan?9 yaşındayken, askeri tıp doktoru olan babamın görevi gereği ABD’ye gittik. 1 yıl sonra döndük. Dönüşün benim açımdan önemi Türkiye’ye
yapılan ilk jet seferiyle yolculuk etmekti. Giderken pervaneliyle 26
saat filan uçmuştuk. Uçak korkum ondandır. Sonra babam tayin oldu;
İstanbullu olduk. Deniz giderek daha büyük bir keyif olmaya başladı. Son
yıllarda hayatıma bir de Bozburun girdi.
Son albümünüz Sen de deniz temalı…Evet her şey denizle özdeşleşiyor, deniz yoluyla
anlatılıyor. Bozburun’da denizle iç içe yaşıyoruz. Nasıl tarif etsem
sana; az elementli bir yaşantı, çok değişken yok, kocaman bir deniz var,
çok büyük bir panoramadan ona bakıyorum. 15 kilometre öteyi görüyorum.
Bozburun’da hiçbir şey yapmam ama günün nasıl geçtiğini de bilmem.
“Hiçbir şey yapmam” derken ne çok şey birikmiş. Artık açıkça nasihatler bile veriyor Ortaçgil şarkıları...Nasihat verecek yaşa geldim; hayat birikimim oldu
demek ki. Aslında insan yönlendiren, insan şekillendirmeyi becerebilen
biri değilimdir.
“Yönlendirme” deyince müzik güçlü bir politika aracı olabiliyor. Müziğinizde politika nerede duruyor?Burası çok çözülmüş, çok berrak bir alan değil benim
hayatımda. Apolitik insan olmaz. Sanatta da kafandaki dünyayı algılama
özetine göre üretirsin. Ancak sanatın tamamen bir güncel politika
eleştirisi ya da politik bir güç olarak kullanılması bana hiçbir zaman
sevimli gelmemiştir. Bunu estetik olarak yüksek seviyede yapanlar
elbette var. Ben söylemek istediklerimi kendi sözlerimle anlatmayı
tercih ettim. Sosyal gerçekçiliğin dayatmalarına da inanmadım; doğru
müzik tariflerine de, “şartların gerektirdiği sanat” lafına da. Müzikte devrimcilik notalarda aranmalı.
Yıllardır aynı ekiple çalıyorsunuz. Nasıl başardınız bunu?Çevrem mümkün olduğunca değişmesin isterim. Çocuklar
benim arkadaşım, kardeşim ama haddinden fazla beraber olmayız. Bu
başarıda benim payımı soruyorsan Türkiye’deki en demokrat insanlardan biri olmamdır.
Peki toplum olarak demokrasiyle aramız nasıl?Bence Türkiye bu işi çok içselleştiremedi. Devrimi
yapanlar devrim öncesi koşullarda yetiştiler. İnsanlar, kendi içinde
devrim yapmazsa, devrimin değiştirdiği dünyalar toplum tarafından
benimsenmiyor. Geçenlerde Selahattin Duman Türkiye’deki okuma seviyesi için 1+1+1 demiş. Toplumda uçurum var. Olaylara aynı bakmak, Cumhuriyeti aynı biçimde anlamak, müziği aynışekilde duymak mümkün değil.
4+4+4 sizce bu uçuruma çare olabilir mi ?Türkiye’de her şey intikam hesabına göre gerçekleştiriliyor. Bu formül de öyle. “Önce siz yaptınız, şimdi biz yapacağız” anlayışı keskin ve yıkıcı. Ama ayrıntılarıyla bilmiyorum. Şunu söylememe izin ver; Türkiye’de herkes her işin uzmanı oldu. Ciddi bir dezenformasyon var. Herkes fikrini söylesin ama Uğur Mumcu’nun dediği gibi, “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar”
kanaat önderi olmasın. Her tepkinin karşı tepkisi de olur. Dini inancı
kuvvetli olanlar taleplerinin karşılanmadığından yakındılar. Şimdi bir
şekilde çoğunluktalar. Kürt hareketi de böyle. Başka dile, kültüre sahip
insanları yok saymanın acısını çekiyoruz. Yine de şunu çok iyi anlamak
lazım. Cumhuriyet kurulmasaydı bölünmüş, işgal edilmiş hayatlar yaşıyor
olacaktık. İnsanı dünya seviyesinde düşünmeye, bilim yapmaya, estetik
kurmaya taşıyan Cumhuriyettir ve insanlar bazışeylerin değerini onu kaybedince anlar.
Bülent Ortaçgil'in son albümü Sen'den, Sen Sorumlusun...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder