8 Mart 2012 Perşembe

SESLİ DEFTER-Meltem Ege / Cumhuriyet Ankara Söyleşileri -Sevgi Can Yağcı

MELTEM EGE: “CAZ MÜZİĞİNİN BENİ EN ÇOK ETKİLEYEN TARAFI BİLGİ VE RİSKİN BİR ARADA OLUŞU”…

Meltem Ege’yi Nardis jazz vocal yarışmasında kazandığı birincilikten sonra daha yakından tanıdık. Bu başarısını Finlandiya ve Litvanya’daki Uluslararası birincilikleri izledi. Ardından alanın en önemli burslarından birini kazanarak Berklee’de caz eğitimi gördü. Yurda dönüşte Ankara’ya yerleşen Meltem Ege ile müzik serüvenini konuştuk.

-New York’ta başlayan, Ankara’da devam eden ve her evresinde müzik olan bir yaşam… Orada büyümek, gündelik yaşamın bir parçası olan caz müziğiyle de erkenden tanışma vesilesi olmuş diyebilir miyiz?

New York’ta doğdum ama aslında Teksas’ta büyüdüm. İngilizce’nin ana dilim olması ve Amerikan kültürüyle büyümem şarkı yorumlarken hissedilebilir elbette ama asıl tanışma evde oldu. Babam müzik tutkunudur ve genelde klasik müzik dinlese de -bunun da klasik piyano kariyerime etkisi büyüktür- Linda Ronstadt, Bette Midler, Anita Baker, Nat King Cole da dinlerdi. O albümlerden kulağıma yerleşmiş çok şarkı vardır. Türkiye’de büyümuş olsaydım evdeki müzikler bence yine aynı olurdu.

Küçük yaşlardan beri piyano çaldığınızı biliyoruz, Bilkent Üniversitesi Piyano Bölümü mezunu olduğunuzu da. Cazı dinlemek caz söylemeye nasıl evrildi? Nasıl kapıldınız cazın büyüsüne?

Aslında beni caza iten piyano oldu. Konservatuvar’da okurken birşeylerin yanlış olduğunu ama müzikten başka birşey yapmak istemediğimi biliyordum. Piyano başında topladığim stresi şarkı söyleyerek atardım. Sonra bir gün rock grubumla caz çalmaya çalıştık. İlk notada aşk yaşadık! Mezun olur olmaz piyano çalmayı bıraktım. Caz müziğinin beni en etkileyen yanı bilgi ve riskin bir arada oluşu. Adrenalin bağımlısı gibi kendimi sahneye attığımı çok bilirim. Bilgi öncesinde birikiyor ve sahnede daima risk var. Her konserde, her şarkıda farklı bir nota, farklı bir ritim, farklı bir iletişim, farklı bir cesaret, farklı bir deneyim bulmak için mutlaka risk almanız gerekir.

Şarkıyı söylerken ne yaşıyorsanız, sizi dinleyenlere de yaşatıyorsunuz. Buna defalarca tanık oldum.

Şarkıyı benimseyebilmek çok önemli, seyirci yalan söylediğinizi hemen anlar. Şarkı söylerken binlerce hayat, binlerce hikâye binlerce his yaşama şansım oluyor. Bunları hissedebilmek bana verilmiş bir hediyedir. Şarkı ile bir olunca o zaman dinleyiciler de katılabiliyor hikâyeye. Tecrübe etmek, bize ait bir tecrübe olmasa bile, ruhu çok doyuran ve canlı tutan bir şey. Bunu müzisyenlerle ve seyirciyle beraber yapabildiğimizde zamanı durdurmak mümkün oluyor. Hayattaki en sevdiğim anlardır o anlar.

Uzun yıllar yurtdışındaydınız ve dönüşte Ankara’ya yerleştiniz. Niçin Ankara’yı seçtiniz?

Uzun süre uzak kalınca kendime gelmek için evde olmak istedim. Ailem, vazgeçilmez dostlarım, bu sene 12 yaşına basan köpeğim hepsi Ankara’da. Ankara eski bir dost gibi karşıladı beni. Bir yandan Başkent Üniversitesi Konservatuvarı’nda ders veriyorum, bir yandan geziyorum, çalıyorum, bir yandan da bir sonraki adımım için en güvendiğim yerde güç topluyorum.

İyi cazcılarımızı İstanbul’a kaçırıyoruz. Ankara’da kalmalarını sağlayamıyoruz. Ankara’da cazın gelişmesi için neler gerekiyor?

Ankara’ya gerçek bir caz kulübü gerekiyor. Bu da sanırım kestirmeden kâr etmek isteyen Ankara işletmeci kafasına uyan bir fikir değıl. Ayrıca caz dinlemek isteyip de caz çalan yerlerden haberi olmayan çok insana rastlıyorum. Mekânların haftanın bir gününü caza ayırması iyi reklam yapılmazsa, alışkanlık yaratmaya yetmiyor.

Buradan duyuralım öyleyse. Ankara’da nerelerde dinleyebiliriz sizi?

Ankaralılar beni her Perşembe Janusz Szprot, Murat Ulus ve Cem Aksel ile Budak Sokak’taki Ruhi Bey’de dinleyebilirler. Bunun yanı sıra 12 Mart’ta Ankara Kent Orkestrası ile Gençlik Parkı Tiyatro’sunda muhteşem bir konsere hazırlanıyoruz. Halka açık bir konser ve hepimiz çok heyecanlıyız. 30 Mart’ta ise Janusz Szprot Quartet ile Ankara Samm Bistro’da bir konserimiz olacak.

Cumhuriyet Ankara, 6 Mart 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder